Velayetin değiştirilmesi davası, boşanma veya ayrılık sonrasında çocuğun velayetinin kendisine bırakıldığı ebeveynin, bu görevi artık çocuğun üstün yararına uygun bir şekilde yerine getiremediği durumlarda, diğer ebeveynin talebiyle açılan bir aile hukuku davasıdır. Bu dava sayesinde mahkeme, çocuğun mevcut koşullarını değerlendirerek velayeti bir ebeveynden alıp diğerine verme yetkisine sahiptir. Temel amaç, çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimini en sağlıklı şekilde sürdürebilmesini güvence altına almaktır.
İçindekiler
- 1 Velayetin Değiştirilmesi Davası Şartları
- 2 Velayetin Değiştirilmesi Sebepleri
- 3 Velayet Kendisinde Olmayan Eşin Sorumluluğu
- 4 Velayetin Değiştirilmesi Davası Yargılama Usulü
- 5 Velayetin Değiştirilmesi Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- 6 Velayetin Değiştirilmesi Davasında Süre
- 7 Velayetin Değiştirilmesi Davası Sürecinde Nafakanın Durumu
- 8 Velayetin Kaldırılması Davası
- 9 Velayet Değiştirilmesi ve Kaldırılması Davası Yargıtay Kararları
Velayetin Değiştirilmesi Davası Şartları
Geçerli ve Haklı Sebeplerin Olması
Velayetin değiştirilmesi davası açılabilmesi için, çocuğun velayet hakkına sahip olan ebeveynin bu sorumluluğu artık layıkıyla yerine getiremiyor olması gereklidir. Mahkeme, mevcut velayet durumunun çocuğun fiziksel veya psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratıp yaratmadığını somut verilerle değerlendirir. Bu sebeple velayet değişikliği ancak çocuğun üstün yararını zedeleyen somut olaylar ve delillerle desteklendiği ölçüde mümkündür.
Çocuğun Üstün Yararı Esası
Velayetin değiştirilmesi davası şartları arasında en temel unsur, çocuğun üstün yararı ilkesidir. Türk Medeni Kanunu’nun 339 ve devamı maddeleri ile BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme çerçevesinde de açıkça belirtildiği üzere, çocukla ilgili her türlü karar alınırken onun maddi ve manevi gelişimi, güvenliği ve esenliği ön planda tutulmalıdır. Mevcut velayet düzenlemesinin çocuğun eğitimi, sağlığı veya genel gelişimini olumsuz etkilediği tespit edilirse, velayet değişikliği gündeme gelir.
Değişen Koşullar
Velayetin değiştirilmesi davası, velayet düzenlemesi yapıldıktan sonra tarafların ya da çocuğun hayat koşullarında önemli bir değişiklik olması halinde açılabilir. Örneğin, velayet hakkı olan ebeveynin sürekli hastalığa yakalanması, çocuğa bakamayacak bir duruma gelmesi, çocuğa karşı ihmalkâr ya da kötü davranışlarda bulunması gibi durumlar şartların değiştiğine işaret eder. Bu değişiklikler, velayet hakkının yeniden değerlendirilmesine yol açar.
Özellikle ebeveynin yeniden evlenmesi, başka bir yere taşınması, ekonomik durum, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının yeterince karşılanamamaya başlaması gibi değişen koşullar da velayetin değiştirilmesi davasına konu olabilir.
Taraf Ehliyeti ve Davayı Açma Hakkı
Velayetin değiştirilmesi davası yalnızca çocuğun velayet hakkına sahip olmayan diğer ebeveyni tarafından açılabilir. Üçüncü kişilerin –örneğin büyükanne, dede ya da amca gibi yakın akrabaların– velayetin değiştirilmesi talebinde bulunma hakkı bulunmaz. Ancak çocuğun korunmasına yönelik ciddi bir tehdit varsa, sosyal hizmetler veya savcılık da müdahil olabilir.
Çocuğun Yaşı ve Görüşü
Mahkeme, özellikle 8 yaşını geçmiş çocukların görüşlerini alır ve bu görüşü kararında dikkate alır. Ancak çocuğun beyanı tek başına belirleyici değildir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre çocuğun görüşü, onun yaşı ve olgunluk derecesi ile birlikte değerlendirilmelidir.
Velayetin Değiştirilmesi Sebepleri
Çocuğa Kötü Muamele ve İhmal
En yaygın velayet değişikliği nedenlerinden biri, çocuğun mevcut velayet sahibi tarafından istismar edilmesi, kötü muameleye maruz kalması veya ihmale uğramasıdır. Fiziksel şiddet, duygusal istismar, ihmal ya da cinsel istismar gibi ağır durumlarda, mahkemeler gecikmeksizin velayetin değiştirilmesi yoluna gider.
Velayet Sahibi Ebeveynin Yaşam Koşullarındaki Olumsuz Değişiklikler
Velayet hakkına sahip olan ebeveynin, çocuğa bakamayacak düzeyde işsizlik, hastalık, alkol veya madde bağımlılığı gibi sorunlar yaşaması, çocuğun sağlıklı gelişimini tehdit eder. Bu gibi hallerde velayet hakkının kötüye kullanıldığı veya ihlal edildiği kabul edilerek velayet değişikliği gündeme gelir.
Çocuğun Eğitim ve Gelişimini Aksatacak Uygulamalar
Çocuğun eğitime erişiminin engellenmesi, okula gönderilmemesi, sürekli devamsızlık yapmasına göz yumulması gibi durumlar, çocuğun eğitim hakkını doğrudan ihlal eder. Bu gibi hallerde velayetin değiştirilmesi davası açılarak, çocuğun daha uygun koşullarda eğitim alabileceği bir ortama kavuşması sağlanır.
Ebeveynin Evlilik, Taşınma veya Yeni Bir Hayat Kurması
Velayet hakkına sahip olan ebeveynin başka biriyle evlenmesi, başka bir şehre ya da ülkeye taşınması ve bu değişikliklerin çocuğun düzenli yaşamını bozması halinde, diğer ebeveyn velayet değişikliği talebinde bulunabilir. Örneğin çocuğun sosyal çevresinden, okulundan veya diğer ebeveyniyle bağından kopması halinde, çocuğun yararının zedelendiği kabul edilebilir.
Çocuğun Diğer Ebeveyne İstekle Gitmesi ve Uyum Sağlaması
Çocuğun velayet hakkı olmayan ebeveynin yanında daha mutlu, sağlıklı ve dengeli bir hayat sürdüğü yönünde somut deliller varsa ve çocuk belli bir yaş ve olgunluk düzeyine sahipse, velayet değişikliği gündeme gelir. Mahkemeler, bu noktada çocuğun iradesini ve uyum sürecini titizlikle değerlendirir.
Velayet Kendisinde Olmayan Eşin Sorumluluğu
Boşanma veya ayrılık sonrası çocuğun velayeti sadece bir ebeveyne verilmiş olsa da, velayet kendisinde olmayan eşin çocuk üzerindeki yükümlülükleri tamamen sona ermez. Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca, çocuğun velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin de çocuğun bakım, eğitim, korunma ve gelişimine katkı sağlama yükümlülüğü devam eder. Bu sorumluluk hem maddi hem manevi anlamda geçerlidir. Bu noktada hakimin takdir edeceği iştirak nafakası söz konusu olabilir.
Tavsiye Edilen İçerik: Nafaka Nedir? Nafaka Türleri Nelerdir?
Öte yandan, çocuğun önemli eğitim kararlarında veya sağlıkla ilgili ciddi konularda, velayet hakkına sahip olan ebeveyn tek başına karar veremez; mümkünse diğer ebeveynin de görüşünün alınması gerekir.
Velayetin Değiştirilmesi Davası Yargılama Usulü
Özellikle boşanmadan sonra velayetin değiştirilmesi, çocuğun yaşamında oluşan ciddi değişikliklerin veya hak ihlallerinin yargı mercilerine taşınarak değerlendirilmesini sağlar. Ancak velayet hakkı keyfi gerekçelerle değiştirilemez; somut ve ciddi nedenlere dayanması gerekir.
Velayet değişikliği süreci, usulüne uygun bir velayetin değiştirilmesi dava dilekçesi ile başlatılır. Bu dilekçe, yetkili ve görevli aile mahkemesine sunulur. Velayetin değiştirilmesi dava dilekçesi, etkili ve ayrıntılı bir şekilde hazırlanmalıdır. Davayı açan taraf, iddialarını somut delillerle desteklemek zorundadır. Aksi takdirde dava reddedilebilir.
Velayet değiştirme yargılaması süreci uzun sürebileceği için mahkemeler, çocuğun acil korunmaya ihtiyacı olduğunu değerlendirdiği durumlarda velayetin değiştirilmesi davasında geçici velayet kararı verebilir. Bu geçici karar, dava süresince çocuğun belirli bir ebeveyn yanında kalmasını güvence altına alır.
Geçici velayetin değiştirilmesi talebi, dava dilekçesiyle birlikte veya dava sırasında ayrıca yapılabilir. Mahkeme, çocuğun mevcut velayet altında zarar gördüğünü veya hayati risk taşıyan bir ortamda yaşadığını tespit ederse, geçici velayet kararı ile çocuğun güvenliğini sağlar.
Bu tür kararlar, özellikle istismar, ihmâl, kötü yaşam koşulları gibi durumlarda oldukça önemlidir. Ancak geçici velayet, nihai bir karar değildir; esas yargılamanın sonunda velayet kalıcı olarak yeniden düzenlenir.
Yargılama sonunda mahkeme, çocuğun üstün yararı doğrultusunda velayetin değiştirilmesine karar verebilir. Karar kesinleşmeden uygulanmaz, ancak geçici velayet kararı alınmışsa, çocuk bu süreçte geçici olarak diğer ebeveyne teslim edilir. Mahkeme kararının ardından, velayet hakkı diğer ebeveyne geçer ve kişisel ilişki, nafaka gibi hususlar yeniden düzenlenir.
Anlaşmalı Velayet Değişikliği
Taraflar, kendi aralarında bir anlaşmalı velayet değişikliği protokolü düzenleyerek, bu protokolü dilekçelerine eklemek suretiyle mahkemeye başvurabilir. Bu protokolde çocuğun kimde kalacağı, kişisel ilişki düzeni, nafaka yükümlülüğü gibi hususlar ayrıntılı olarak yer almalıdır.
Velayet hakkı kamu düzenine ilişkin bir hak olduğundan, taraflar sadece anlaşmakla yetinemez; bu anlaşma mahkeme onayına sunulmak zorundadır.
Anlaşmalı velayet değişikliği ne kadar sürer sorusunun cevabı, mahkemelerin iş yüküne ve tarafların iş birliğine göre değişiklik göstermekle birlikte, çekişmeli yargılamaya göre çok daha kısa sürede sonuçlanır. Taraflar protokolü eksiksiz sunmuş ve çocuğun yararına uygunluk mahkemece tespit edilmişse kısa sürede sonuç alınacağını söylemek mümkündür.
Velayetin Değiştirilmesi Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
Velayetin kaldırılması veya değiştirilmesi davası, davalının (velayet sahibinin) oturduğu yer mahkemesinde açılabilir. Velayetin kaldırılması veya değiştirilmesi davası, talepte bulunan davacının oturduğu yer mahkemesinde de açılabilir.
Velayetin Değiştirilmesi Davasında Süre
Velayetin değiştirilmesi davası açmak, boşanma kararı kesinleştikten sonra, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Çünkü velayet hakkı, kamu düzenine ilişkin bir sorumluluktur ve çocuğun yaşamı boyunca her zaman değiştirilebilir.
Velayetin değiştirilmesi davasının sonuçlanması süresi bakımından ise net bir süre söylemek mümkün olmamakla beraber:
Anlaşmalı velayet değişikliği söz konusuysa ve esaslı bir eksiklik söz konusu değilse, süreç genellikle kısa bir sürede sonuçlanır.
Çekişmeli velayet değişikliği davalarında, özellikle taraflar karşılıklı iddialarını delillerle destekliyorlarsa, süreç 1 ila 1.5 yıl arasında sürebilir. Bu süreler ortalama olup her dava özelinde farklı sürede sonuçlanabilir.
Velayetin Değiştirilmesi Davası Sürecinde Nafakanın Durumu
Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesine göre velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Bu düzenleme doğrultusunda, çocuğun velayeti hangi ebeveynde olursa olsun, diğer ebeveynin iştirak nafakası ödeme yükümlülüğü vardır.
Velayetin değiştirilmesi davası sürecinde, mevcut nafaka kararı geçerliliğini sürdürür. Mahkeme yeni bir karar verinceye kadar, önceki nafaka miktarı aynen uygulanır. Bu nedenle dava açılması, nafaka yükümlülüğünü kendiliğinden ortadan kaldırmaz.
Velayet hakkı bir ebeveynden diğerine geçerse: İştirak nafakası yükümlülüğü yer değiştirir. Yeni velayet sahibi artık nafaka alacaklısı, diğer ebeveyn ise nafaka yükümlüsü olur.
Eğer mahkeme, geçici velayet kararıyla dava süresince çocuğu diğer ebeveyne teslim ettiyse, geçici velayet alan taraf nafakanın kaldırılması veya yeniden düzenlenmesi için nafakanın azaltılması/durdurulması talebiyle ayrı bir dava açabilir ya da aynı dosyada talepte bulunabilir.
Velayetin Kaldırılması Davası
Velayet, çocuğun bakım, eğitim, gözetim ve temsil yetkisini içeren, ana ve babaya tanınmış temel bir haktır. Bu hak, çocuğun üstün yararına dayanır ve kanunen sadece belirli koşulların gerçekleşmesi hâlinde sona erdirilebilir. Bu koşullardan biri de velayetin kaldırılmasıdır.
Velayetin kaldırılması, Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesinde düzenlenmiştir. Kanuna göre, ana veya babanın velayet görevini ağır biçimde ihmal etmesi, görevini kötüye kullanması veya çocuğun güvenliğinin ciddi şekilde tehlikeye düşmesi hâlinde hâkim, çocuğun korunması amacıyla velayeti kaldırabilir.
Velayet kaldırıldığında, çocuğun velayeti ya diğer ebeveyne verilir ya da her iki ebeveyn için velayet kaldırılmışsa, çocuk vesayet altına alınır ve bir vasi atanır. Ayrıca devlet korumasına alınması da mümkündür.

Velayet Değiştirilmesi ve Kaldırılması Davası Yargıtay Kararları
- İdrak çağındaki çocuğun velayetiyle ilgili davalarda, çocuğun görüşü mahkemece doğrudan alınmadan karar verilmesi uygun olmayıp, çocuğa bu konuda danışılarak görüşünün dikkate alınması gerekir.
Hukuk Genel Kurulu 2017/3117 E. , 2018/1278 K.
“… Dava, velayetin değiştirilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, boşanma davası sırasında, davalı babanın, annenin çocuğu dövdüğü yönünde gerçeğe ve hayatın olağan akışına aykırı iftiraları nedeniyle müşterek çocuğun velayetinin babaya verildiğini, babasından çekinen ve korkan çocuğun “annem beni dövdü” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu hususun aksinin okulda tutulan “tutanaktır” adlı belge ile ispatlandığını, babanın çocukla ilgilenmediğini, çocuğun okul dışındaki zamanını internet kafede geçirdiğini, müvekkilinin çocuğun tüm sorunları ile ilgilendiğini, çocuğun da müvekkilinin yanında kalmak istediğini ileri sürerek, babada olan velayetin kaldırılarak müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının çocuğu olumsuz etkileyecek bir yaşam tarzı olduğunu, başka erkeklerle görüştüğünü, çocuğa şiddet uyguladığını, sabit bir ikametgâhının olmadığını, çocuğa sigara içirerek bu şekilde fotoğrafını çektiğini, oje, far gibi şeyler sürdüğünü, boşanma davasında alınan raporlarda da velayetin babaya verilmesi yönünde görüş bildirildiğini, müvekkilinin çocuğun eğitimiyle yeterli derecede ilgilendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
… Velayetin anne ya da babaya verilmesi, daha çok çocuğu ilgilendiren, onun menfaatine ilişkin bir husus olduğuna göre, gerek yukarıda açıklanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddelerinde yer alan hükümler, gerekse velayete ilişkin yasal düzenlemeler karşısında, velayeti düzenlenen çocuğun, idrak çağında olması halinde, kendisini yakından ilgilendiren bu konuda ona danışılması ve görüşünün alınması gerekir.
Somut olayda da, velayetinin değiştirilmesi talep edilen müşterek çocuk Efe, dava tarihinde 8, karar tarihinde 10, bozma kararının verildiği tarihte ise 12 yaşında olup, müşterek çocuk davanın tüm aşamalarında idrak çağındadır. İdrak çağında olan müşterek çocuğun uzmanlar tarafından alınan beyanında hem annesi hem de babası ile olmak istediğini ifade ettiği, herhangi bir tercihte bulunmadığı belirtilmiştir. 17.06.2015 tarihli raporun sonuç kısmında da küçüğün kendi arzu ve isteklerini belirleyebilecek, bunları ifade edebilecek olgunlukta olduğu, bu nedenle çocuğun beyanlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca dosya içerisinde bulunan ve çocuğun devam ettiği okulda görevli olan rehber öğretmen tarafından tutulan 01.06.2015 tarihli raporda da, küçüğün içe dönük ve dalgın olduğu, konuşurken bacaklarını salladığı, sorulan sorulara “hı hı” gibi net olmayan, kolayca değiştirilebilen çelişkili cevaplar verdiği hususları dile getirilmiştir. Kaldı ki, dava tarihinden itibaren küçüğün yaşadığı veya yaşamak istediği ortamı değerlendirmesine imkân verecek, dolayısıyla velayeti konusunda görüşünün alınmasını gerektirecek ölçüde uzun süre geçtiği de görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece yapılacak iş; yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuğa, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda danışılarak, görüşünü gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağınınx sağlanması; ifade edeceği bu görüşün, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır. “
- Velayetin kaldırılmasına ilişkin davada velayet altındaki kişinin ergin olması sebebiyle velayet kendiliğinden sona erdiğinden davanın konusuz kaldığına karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu 2018/359 E. , 2018/1053 K.
“ İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması, eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması hâlinde bu olayın hükümde göz önüne alınması ve böyle bir durumda mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Somut olaya gelince, küçük …’un 20.09.1999 tarihinde doğduğu, direnme kararının temyiz incelemesinin yapıldığı 09.05.2018 tarihinde 18 yaşını doldurduğu dosyada bulunan nüfus kayıt örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olgu nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir.
Görülmekte olan davada, …’un ergin olması nedeniyle velayet kendiliğinden sona erdiği için yerel mahkemece bu durum gözetilerek velayet talebinin konusuz kalması nedeni ile esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir”