İçindekiler
- 1 DEPREM NEDENİYLE MEYDANA GELEN ZARARIN KARŞILANMASI
- 2 DEPREM NEDENİYLE DELİL TESPİTİ
- 3 DASK ZORUNLU DEPREM SİGORTASININ KARŞILADIĞI ZARARLAR
- 4 DASK ZORUNLU DEPREM SİGORTASININ KARŞILAMADIĞI ZARARLAR VE AZAMİ TEMİNAT LİMİTİ
- 5 DEPREM NEDENİYLE KİMLER TAZMİNAT İSTEYEBİLİR?
- 6 DEPREM NEDENİYLE MEYDANA GELEN ZARARLARDA DAVA AÇMA SÜRESİ
- 7 DEPREM NEDENİYLE TAZMİNAT YÜKÜMLÜSÜ KİMDİR
- 8 DEPREM NEDENİYLE TAZMİNATA İLİŞKİN YARGITAY VE DANIŞTAY KARARI
DEPREM NEDENİYLE MEYDANA GELEN ZARARIN KARŞILANMASI
Deprem önlenemez bir afet olsa da gerekli özen ve yükümlülüğün gösterilmesiyle zararları azaltılabilir bir afettir. Bu nedenle gerekli yükümlülüklerini yerine getirmeyen idare kusurlu davranışlarından dolayı sorumlu olacaktır. İdare ile birlikte denetim ve özen görevini yerine getirmeyen müteahhitler de gerçekleşen zarardan sorumlu tutulacaklardır. Sorumluluk iki başlık altında incelenir.
Haksız Fiil Sorumluluğu
Haksız fiilin varlığı için fiil, zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağı unsurlarının aynı anda bulunması gerekir. Depremden doğan zararlarda da hukuka aykırı olarak gerçekleşen fiil kusur ile oluşmuşsa haksız fiil sorumluluğu oluşacaktır. Örneğin Evi genişletmek amacıyla kolon kesmek haksız fiil sorumluluğuna bir örnektir.
Kusursuz Sorumluluk
Kişi başkasına kusuru ile zarar vermemişse zarardan sorumlu tutulmaz. Fakat bazı kusursuz sorumluluk hallerinde sorumlu tutulabilir. Kusursuz sorumluluk hallerinden olan yapı eseri malikinin sorumluluğu ve taşınmaz malikinin sorumluluğu deprem zararlarının tazmininde önem taşımaktadır.
Deprem davaları denildiğinde akla ilk gelen dava türü maddi ve manevi tazminat davasıdır. Depremde meydana gelen yaralanma, ölüm, maddi ve manevi zarar oluşan durumlarda deprem tazminat davası açma hakkı kazanılır.
Depremden kaynaklanan zararların karşılanması amacıyla kusurlu olanlara açılması gereken dava tazminat davasıdır.
DEPREM NEDENİYLE DELİL TESPİTİ

İleride açılacak olan veya açılmış olan bir davayla ilgili henüz sunulmamış olan delillerin güvenliğini sağlamak ve ispat gücünün azalmasını önlemek amacıyla kabul edilen geçici bir tedbirdir.
HMK madde 400– Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.
şeklinde belirtmiştir.
Deprem bölgelerinde zarar oluşmasında sorumluluğu bulunan kişilerin sorumlu olduklarının ispat edilmesi gereklidir. Bunun için delil tespitinin gerektiği gibi yapılması gerekir. Aksi taktirde depremde zarar gören kişiler delil yetersizliği sebebiyle hukuki arayışlarını sürdüremezler. Delil tespiti enkaz altında var olan kişilerin çıkartılmasıyla fakat enkaz kaldırılmadan gecikmeksizin yapılmalıdır. Delilin kaybolmasından endişe duyan hak sahibi kişiler delil tespiti talebiyle mahkemeye başvurabilir. Depremde delil tespiti karot testiyle mümkün olmaktadır. Karot testi ile binadan örnek alınır ve malzemenin kalitesi ve dayanıklılığı ölçülür.
Deprem hasar tespiti depremin meydana gelmesinden sonra yapıların almış oldukları hasarın belirlenmesini sağlar. Hasar az, orta ve ağır olarak üç şekilde tespit edilir. Yapılarda meydana gelen hasarların daha sonra farklı zararlar vermesini engelleyen işlemdir.
DASK ZORUNLU DEPREM SİGORTASININ KARŞILADIĞI ZARARLAR

Deprem bölgesinde depremin doğrudan yol açtığı zararları karşılar. Depremin meydana gelmesinden sonra patlama, yangın, heyelan gibi durumlarda meydana gelen zararlar da sigorta teminat limitine kadar Dask tarafından karşılanır.
Dask yani doğal afet sigortaları kurumu ülkemizde Zorunlu Deprem Sigortası’nın vatandaşlara ulaştırılması, uygulanmasının sağlanması ve sistemin yönetilmesinden sorumlu olan, kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluştur.
DASK ZORUNLU DEPREM SİGORTASININ KARŞILAMADIĞI ZARARLAR VE AZAMİ TEMİNAT LİMİTİ
Zorunlu Deprem Sigortası, sadece depremden kaynaklanan belirli zararları karşılar. Poliçede belirtilen limitin üzerindeki zararlar bu sigorta kapsamında değildir. Ayrıca bu sigorta sadece ev sahiplerini korur. Kiracılar ya da başka kişiler bu sigortadan ödeme alamaz.
- Depremden kaynaklanan enkazı kaldırma masrafları Dask kapsamında değilidir.
- Deprem dışında, binanın kendi yapısındaki kusurlar nedeniyle oluşan zararlar Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında değildir.
- Deprem nedeniyle yaşanan gelir kaybı, işin durması, kira geliri kaybı, alternatif konut veya işyeri masrafları gibi zararlar Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında değildir.
- Manevi tazminat da Dask tarafından karşılanmayacaktır.
- Deprem sonrası oluşan doğal afetler dışındaki durumlardan oluşan zararlar da Dask kapsamında değildir.
- Yapı malikinin üçüncü kişilere olan sorumlulukları da Dask kapsamında değildir.
DASK’ın ödeyebileceği en yüksek tutar, her yıl inşaat maliyetlerindeki artışlar dikkate alınarak yeniden belirlenir.
DEPREM NEDENİYLE KİMLER TAZMİNAT İSTEYEBİLİR?

Depremin şiddetine göre yıkıcılığı değişirken ve buna bağlı olarak da insanlara vermiş olduğu zararın oranı da değişir. Zarar maddi ve manevi zarar şeklinde gerçekleşebilir. Zararın doğumunda kusuru olan tarafa karşı zarar gören tarafından tazminat talebiyle dava açabilir. Bu davaya haksız fiil sorumluluğu dayanak teşkil eder.
T.B.K Madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. şeklinde haksız fiili sorumluluğunu açıklamaktadır.
Tazminat talebini şu kişiler ileri sürebilir
– Depremden zarar gören kişiler
– Deprem nedeniyle ölen kişinin desteğinden yoksun kalan kişiler
– Deprem nedeniyle ölen kişinin yasal mirasçıları
– Deprem nedeniyle maddi açıdan zarar gören kişiler
– Deprem nedeniyle ağır olarak yaralanmış veya ölmüş kişilerin yakınları
– Deprem nedeniyle yaralanan kişiler
Depremde ölenlere tazminat üç halde gerçekleşir.
1- Ölenin yasal mirasçıları cenaze giderleri, hemen ölüm gerçekleşmediyse hastane masrafları ve iş göremediği için kazanç kaybının talep edilmesi şeklinde
2- Ölen kişinin maddi desteğini alarak hayatını sürdüren kişiler tarafından destekten yoksun kalma tazminatı şeklinde
3- Ölenin yakınları tarafından yaşanan acıdan kaynaklanan manevi tazminat şeklinde
DEPREM NEDENİYLE MEYDANA GELEN ZARARLARDA DAVA AÇMA SÜRESİ

İdari Yargılama Usulü Kanunu Madde 13-
İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
şeklinde belirtilmiştir.
Depremde zarar görev kişiler görevini kusurlu olarak yada hiç yerine getirmeyen idareyi doğru bir şekilde tespit ederek idareye karşı hukuki yollara başvurmalıdır. Dava depremin gerçekleştiği İdare Mahkemesinde açılır. Depremden zarar gören kişiler, zararın öğrenildiği tarihten başlanarak en geç 1 yıl içinde ve herhalde 5 yıl içinde kusurlu olan idareye başvurarak uğramış olduğu zararın giderilmesini talep etmelidir. Bu talep tamamen yada kısmen reddedildiği taktirde işlemin tebliğini izleyen tarihten itibaren yada istek hakkında 30 gün içerisinde cevap verilmediği halde bu sürenin bittiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde dava açılabilir. İdareye başvuru ve dava açma süresi hak düşürücü sürelerdir. Bu nedenle sürelerin takibi oldukça önemlidir.
Deprem davalarında zamanaşımı süresi davanın tarafına ve türüne göre değişiklik gösterir.
Kamu idarelerine karşı açılmış olan davalarda, danıştay İdari Yargılama Usulü Kanunu Madde 13’teki 1 ve 5 yıllık sürelerin uygulanması gerektiğini vurgular.
Müteahhit ve özel kişilere karşı açılan davalarda ise Yargıtay genellikle haksız fiil uyarınca 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerini uygular.
Bu süreler geçtikten sonra tazminat davası açılması halinde dava süre aşımı nedeniyle İYUK 14’e dayanarak reddedilir.
DEPREM NEDENİYLE TAZMİNAT YÜKÜMLÜSÜ KİMDİR

Zarar gören kişinin zararının karşılanmasından sorumlu olan kişiye tazminat yükümlüsü denir. Tazminat sorumluluğunun doğup doğmayacağı ise; depremin şiddeti, yol açtığı zararların kapsamı, zarar ile olay arasındaki nedensellik bağı ve kusur sorumluluğunun varlığı gibi kriterlere bağlı olarak belirlenmektedir. Deprem nedeniyle oluşan zararların sorumluluğu farklı kurum, kuruluş ve kişilere ait olabilir. Tazminat yükümlüleri üç grupta incelenir.
1- Devletin ve İdarenin Tazminat Yükümlülüğü:
Görevlerini yerine getirmedikleri taktirde doğan zararlardan sorumlu tutulurlar. Ayrıca kusurlu veya ihmali davranışlarda bulundukları durumlarda da tazminat sorumluluğu gündeme gelir.
2- Müteahhit ve Yapı Denetim Kuruluşlarının Tazminat Yükümlülüğü:
Yapıları deprem yönetmeliğine uygun inşa etmedikleri veya denetim görevlerini gerektiği gibi yapmadıkları taktirde sorumlu olurlar.
3- Yapı Malikinin Tazminat Yükümlülüğü:
Malik ya da bina sahibi, yapının bakım ve onarım faaliyetlerini yerine getirilmediği ve bu nedenle de zarar meydana geldiği taktirde sorumluluk doğar.
DEPREM NEDENİYLE TAZMİNATA İLİŞKİN YARGITAY VE DANIŞTAY KARARI

YARGITAY 4. Hukuk Dairesi 2021/17549 E. , 2021/8333 K.
K A R A R
“Dava, zorunlu deprem sigorta poliçesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davacıya ait olup davalı nezdinde zorunlu deprem sigorta poliçesiyle sigortalı olan 11 nolu bağımsız bölümün deprem nedeniyle ağır hasar gördüğünü ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuş; davalı ise, depremin doğrudan sebep olduğu zarar bedelinin eksperce belirlenmesi üzerine gerekli ödemeyi yaptığını savunmuştur. Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından, 18.12.2020 tarihli bilirkişi heyeti raporu benimsenerek, depremin doğrudan etkisiyle oluşan zarardan davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş; davalının bu karara itirazı da İHH tarafından reddedilmiştir. ….
Bilirkişi raporunda, deprem ile binanın riskli yapı olarak tespiti arasında illiyet bulunabileceği ihtimal olarak bildirilmiş ve kesin bir şekilde tespit yapılmamış olduğu; ayrıca, deprem merkez üssü ile İstanbul merkezi arasındaki mesafe gibi genel- soyut ifadelere yer verilip, davacıya ait sigortalı taşınmazın konumu ve etkilenme derecesi hakkında somut değerlendirmeler yapılmadığı; depremin şiddetini belirleyen yeryüzüne yakınlık (yerin ne kadar altında gerçekleştiği) vs. ile sigortalı konuta olan mesafeye göre etkilenme derecesi konularında hiçbir değerlendirme yapılmadığı; tespitlerin sadece dosya üzerinden yapılan incelemeye dayalı ve yüzeysel olduğu görülmektedir ki bu nedenlerle, esas alınan rapor yeterli bir rapor değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu sigortalı konutun bulunduğu 8 katlı binada yer alan tüm konutlar için aynı gerekçelerle davacının tazminat talep ettiği ve her bir konuta ilişkin istemin farklı tahkim dosyasında incelendiği gözetilerek, dosyaların birbiri ile irtibatı da sağlanıp diğer dosyalarda alınmış raporların dosyaya kazandırılması ve binaya ait yapı ruhsatı- proje vs. belgelerin ilgili yerlerden temin edilmesinden sonra; konusunda uzman farklı 2 jeoloji mühendisi, 1 inşaat mühendisi ve 1 sigorta hukukçusundan oluşan bilirkişi heyetinden (bina yıkım işleminin gerçekleştirilmemiş olması halinde yerinde inceleme de yapılarak), yukarıdaki açıklamalar ışığında sigortalı konutun riskli ve ağır hasarlı olarak tespitine neden olan hasarlarının, davaya konu deprem olayının doğrudan etkisiyle mi yoksa binanın yapısal özellikleri (yapım eksiği) ile zaman içinde ortaya çıkan yapısal bozulmaları nedeniyle mi meydana geldiğinin tespiti, depremin doğrudan etkisiyle hasarın oluştuğunun (zararın ZDS teminatında olduğunun) saptanması halinde ise, ZDS Genel Şartları ve ZDS poliçesi gereği davacının talep edebileceği tazminat miktarının ne olduğu hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; hasarın ZDS teminatı kapsamında olduğunun tespiti halinde, davacıya ait taşınmazın yapım yılının (1990 mı yoksa 2000 mi) netleştirilmesi ve davaya konu deprem tarihi olan 2019 yılına göre hasar bedelinin hesap edilmesi, poliçedeki % 2’lik muafiyet bedeli düşümünde poliçe hükümlerinin dikkate alınması gereğini gözetmeden, doğrudan sigorta bedeli üzerinden muafiyet ve ödeme düşümü ile sonuç tazminatı belirleyen raporun benimsenmesi de doğru değildir….”
- Hukuk Dairesi 2018/1547 E. , 2018/12611 K.
…1-Dava, deprem teminatını da içeren işyeri sigorta poliçesi kapsamında tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davacıya ait olup davalı tarafından sigortalanan 3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin deprem nedeniyle uğradığı hasar bedelinin davalıdan tazmini istemiyle eldeki dava açmış; mahkemece, davalı tarafından düzenlenen poliçeyle davacı işyeri için ihtiyari deprem teminatı verildiği kabul edilerek, Zorunlu Deprem Sigortası teminat limitlerini aşan zarardan davalının sorumlu olduğu kabul edilip talebin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacıya ait işyerinin DASK poliçesinin bulunmadığı, davacı tarafın da kabulündedir. Davalı tarafından düzenlenen 02.02.2011-02.02.2012 vadeli poliçeyle, sigortalı işyeri 151.000,00 TL. bina bedeli ile sigortalanmış ve poliçede deprem teminatı da verilmiştir. Poliçenin özel şartlar kısmında; “poliçe ile bina deprem teminatı verilmiş ise, 587 sayılı zorunlu deprem sigortasına dair kanun hükmünde kararname uyarınca temini gerekli zorunlu deprem sigortası teminat limitlerinin üzerindeki limitler için ihtiyari deprem sigortası olarak hüküm ifade eder” hükmünün yer aldığı da gözetildiğinde, DASK teminat limiti üzerinde kalan deprem zararından davalının sorumlu olduğunun kabulü yerindedir.
Davalı sorumluluğunun başlangıç noktası, zorunlu deprem sigortası teminat limitinin üzerindeki deprem zararı olduğundan, davacıya ait işyeri için geçerli zorunlu deprem sigortası teminat limitinin davaya konu deprem tarihi itibariyle ne kadar olduğunun doğru biçimde tespiti önem kazanmaktadır. Mahkemece dava dışı Anadolu Sigorta acentesi olarak faaliyet gösteren şirketten bu hususta bilgi istenilmiş; 22.01.2014 tarihli cevabi yazı ile, davacıya ait işyerinin yüzölçümü ve m2 birim fiyatlarına göre hesaplanan DASK teminat limitinin 110.600,00 TL. olduğu bildirilmiş; bu yazıdaki DASK limiti mahkeme tarafından kabul edilerek bildirilen miktarı aşan zarardan davalının sorumluluğuna karar verilmiştir. Ne var ki, mahkeme tarafından benimsenen bu yazıda, 2014 yılı için hesaplanan DASK teminat limiti bildirilmiş olup, davaya konu edilen deprem ise 23.10.2011 tarihinde gerçekleşmiştir. Yazı cevabındaki tarih ile davaya konu deprem tarihi arasında 3 yıllık fark olduğundan, daha düşük esas alınması gereken zorunlu deprem sigortası teminat limiti davacı aleyhine olacak biçimde yüksek belirlenmiştir. Açıklanan bu hatalı tespit, davacı zararının yanlış belirlenmesine yol açtığından, mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı, davalı tarafından sigortalanan işyerinde, deprem olayı nedeniyle oluşan hasar bedelinin davalıdan tahsilini istemektedir. Mahkemenin hükme esas aldığı 14.02.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporu incelendiğinde; davacı işyerinde oluşan hasar konusunda herhangi bir hesaplama yapılmadığı; sadece, poliçedeki 151.000,00 TL’lik sigorta bedelinden, % 5’lik deprem muafiyet bedeli ile müşterek sigortaya ilişkin indirimin uygulandığı, davalının ödediği 535,00 TL’nin de düşülmesiyle davacı zararının 112.715,00 TL. olarak tespit edildiği görülmektedir. Davacı işyerinde oluşan deprem hasarının giderilmesi için gerekli olan bedeller (davacının tazmini gereken gerçek zararının miktarı) konusunda hiçbir hesaplama içermeyen bu rapor hükme esas almaya elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece; davaya konu deprem tarihi olan 2011 yılı itibariyle, davacı işyeri için geçerli zorunlu deprem sigortası teminat limitinin olay tarihine göre doğru biçimde tespiti için yeniden araştırma yapılması; daha sonra, deprem nedeniyle oluşan gerçek zarar miktarının belirlenmesinin özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği dikkate alınıp, konusunda uzman inşaat mühendisleri ve sigorta hukukçusundan oluşan başka bir bilirkişi heyetinden, deprem tarihindeki serbest piyasa rayiçlerine göre davacının işyerindeki hasarın giderilmesi için gerekli olan yeniden yapım- onarım maliyetinin ne kadar olacağı hususunda, denetime elverişli ve gerekçeli bir rapor alınması; davalı … şirketi tarafından düzenlenen ihtiyari deprem teminatını içeren poliçedeki özel şarta göre, oluşan gerçek zararın DASK teminatı içinde kalıp kalmadığının belirlenmesiyle, oluşacak sonuca göre (davacının usuli kazanılmış hakkı da dikkate alınarak) karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.”