İçindekiler
- 1 Sigorta Nedir?
- 2 Sigortacının Rücu Hakkı Nedir?
- 3 Güvence Hesabı Nedir? Rücu Hakkı Nereden Kaynaklanır?
- 4 Rücu Hakkı Nereden Kaynaklanır?
- 5 Zorunlu Trafik Sigortası Rücu Şartları
- 6 Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Sigortacının Rücu Davası Nedir?
- 7 Sigorta Şirketinin Rücu ve İcra Takibine İtiraz
- 8 Araç Sahibinin Kusurlu Sürücüye Rücu Hakkı
- 9 Sigorta Rücu Davalarında Zamanaşımı
- 10 Rücu Hakkına İlişkin Yargıtay Kararları
Sigorta Nedir?
Sigorta, sigortalının karşı karşıya kalabileceği belirli risklerin gerçekleşmesi hâlinde ortaya çıkacak ekonomik kayıpların giderilmesini amaçlayan, hukuki ve ekonomik yönleri olan bir güvence sistemidir.
Hukuken, sigorta sözleşmesi; sigortacının, bir prim karşılığında, sigortalının uğrayabileceği belirli zararları tazmin etmeyi veya belirli bir olayın gerçekleşmesi durumunda bir miktar para ödemeyi taahhüt ettiği iki taraflı bir sözleşmedir. Bu sözleşme, Türk Ticaret Kanunu’nun 1401 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Sigorta, esas itibarıyla zarar sigortaları ve can sigortaları olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Zarar sigortaları, malvarlığında meydana gelen kayıpları telafi etmeyi amaçlarken; can sigortaları, insan hayatı ve sağlığıyla ilgili risklere karşı teminat sağlar.
Tavsiye İçerik: Araç Değer Kaybı Nedir?
Sigortacının Rücu Hakkı Nedir?
Rücu hakkı, sigortacının, zarar gören sigortalıya yaptığı tazminat ödemesinden sonra, zararın asıl sorumlusuna yönelerek bu miktarı ondan talep etme yetkisidir. Bu hak, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan “alacaklının halefiyeti” ilkesine dayanır ve sigortacının, ödediği tazminat tutarı kadar, sigortalının yerine geçerek üçüncü kişilere karşı doğan tazminat hakkını kullanabilmesini sağlar.
Örneğin, bir trafik kazasında üçüncü bir kişinin kusuru sonucu zarar gören aracın zararı, sigortası tarafından ödenmişse, sigortacı bu zarara sebep olan kişiye rücu ederek ödediği bedelin tahsilini isteyebilir. Ancak rücu hakkının kullanımı, ilgili sigorta sözleşmesi hükümleri ve yasal düzenlemeler çerçevesinde belirli koşullara bağlıdır; özellikle kusurun varlığı, ödenen tazminatın miktarı ve zamanlaması bu hakkın kullanılabilirliği açısından önem taşır.
Güvence Hesabı Nedir? Rücu Hakkı Nereden Kaynaklanır?
Güvence Hesabı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca oluşturulan, belirli sigorta türlerinde, sigorta teminatının bulunmaması veya sigorta şirketinin iflası gibi durumlarda zarar gören kişilere sınırlı ölçüde tazminat ödemesi yapılmasını sağlayan bir teminat mekanizmasıdır. Temel amacı, zorunlu sigortalara ilişkin korumanın zayıfladığı veya hiç sağlanamadığı hâllerde, mağdur kişilerin belirli ölçüde korunmasını güvence altına almaktır.
Güvence Hesabı genel olarak; kazaya karışan aracın zorunlu trafik sigortası olmaması, çalınmış veya gasp edilmiş araçların karıştığı kazalar, sigortalının tespit edilememesi gibi hallerde doğan bedensel zararı güvence altına almaktadır.
Güvence Hesabı, kamu yararı gözetilerek ve sigorta sisteminin güvenilirliğini artırmak amacıyla oluşturulmuş bir fondur. Fonun finansmanı, ilgili sigorta branşlarındaki şirketlerden alınan katkı paylarıyla sağlanır ve bu fon, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın denetimine tabidir. Ancak Hesap’tan yapılacak ödemeler, yalnızca kanunda öngörülen hâllerde ve belirli tavanlar dahilinde mümkündür.
Güvence Hesabı Rücu Davası
Güvence Hesabı, zarar görene yaptığı bu ödeme sonrasında, zarardan asıl hukuken sorumlu olan kişilere karşı, Türk Borçlar Kanunu’ndan ve Karayolları Trafik Kanunu’ndan doğan rücu hakkını kullanabilir.
Güvence Hesabı rücu davası, güvence hesabın mağdura yaptığı yasal tazminat ödemesinin ardından, zarardan sorumlu gerçek veya tüzel kişilere yönelerek, ödediği bedelin tahsilini amaçlayan bir dava türüdür.
Tavsiye İçerik: Kara Taşıtları Kasko Sigortası
Rücu Hakkı Nereden Kaynaklanır?
Sigortada rücu hakkı, esasen hukuki halefiyet ilkesinden ve haksız fiil sorumluluğuna dayanan genel hukuk kurallarından kaynaklanır. Bu hak, Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Karayolları Trafik Kanunu gibi birden fazla mevzuatın birleşik etkisiyle sigortacılara tanınan, tazminat ödeme sonrası zarar sorumlusuna yönelme yetkisidir.
Sigortacının rücu hakkı, esasen Türk Borçlar Kanunu’nun halefiyet hükümleri ile Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) sigorta hükümlerinden doğar. Özellikle TTK’nın 1481. maddesi, bu hakkı açıkça düzenler:
“Sigortacı, sigorta ettirdiği rizikonun gerçekleşmesi nedeniyle sigortalıya ödediği tazminat miktarınca, zarardan sorumlu olan kişilere karşı sigortalının haklarına halef olur.”
Bu maddeye göre, zarardan hukuken sorumlu bir üçüncü kişi varsa, sigortacı ödediği bedel miktarınca bu kişiye karşı sigortalının yerine geçer.
Sigortacının rücu hakkı, “halefiyet” (aynen borç ilişkilerinde temlik gibi) esasına dayanır. Rücu, bir borcun ödenmesinden sonra, ödeme yapanın, alacaklının yerine geçerek borçludan alacağını isteme hakkıdır. Sigortacı, ödediği tazminatla birlikte, zarar görenin (sigortalının) yerine geçer ve zarara yol açan üçüncü kişiden bu zararı tahsil edebilir.
Zorunlu Trafik Sigortası Rücu Şartları
KARAYOLLARI MOTORLU ARAÇLAR ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI GENEL ŞARTLARI
B.4. ZARAR GÖRENLERİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASI VE SİGORTACININ SİGORTALIYA RÜCU HAKKI
“Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
(Değişik:RG-2/2/2016-29612) Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasınısağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir. Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
- a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b)(Değişik:RG-2/2/2016-29612) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
- c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
- d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
- e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
- f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.” şeklinde belirtilmiştir.
İlgili hükümden özetle sigorta şirketinin 3. kişiye rücu hakkı şu hallerde doğar:
- Alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında araç kullanma,( alkol miktarı önemlidir, sadece alkollü olmak rücuya esas teşkil etmemektedir)
- Sürücü belgesiz araç kullanma, (ehliyetsiz)
- Kasten veya ağır kusurlu hareket etme,
- Aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucu yapılan kazalar (ve çalan kişinin kazaya karışması),
- Araç sahibinin, işletenin veya sürücünün kusurlu olarak kazaya sebep olması ve bu kusurun ağır olması (örneğin bakım yaptırmamak),
- Aracın, trafik sigortası kapsamı dışında bir amaçla (örneğin yarış için) kullanılması,
- Yetkisiz kişiye aracın verilmesi (ehliyetsiz veya alkollü kişiye araç teslimi).
- Sigortalının trafik kazası sonrası kaza mahalini terk etmesi
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Sigortacının Rücu Davası Nedir?
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Sigortacının Rücu Davası, sigorta şirketinin, trafik kazasında zarar gören üçüncü kişiye ödediği tazminat bedelini, yasal koşulların gerçekleşmesi halinde asıl sorumlu kişi veya kişilere karşı geri almak (tahsili sağlamak) amacıyla açtığı davadır.
Zorunlu mali sorumluluk sigortasında rücu davası, sigortacının mağdura yaptığı ödemeyi, yasal dayanaklar çerçevesinde zarardan sorumlu kişilere yönelerek geri alma sürecidir.
Bu dava, Türk Borçlar Kanunu’ndaki halefiyet ilkesi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTTK) m.95, ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları çerçevesinde yürütülür.
Sigorta Rücu Davalarında Görevli Mahkeme belirlenirken uyuşmazlık konusu ve taraflar esas alınır. Sigorta şirketinin, kendi sigortalısına karşı açtığı rücu davasında görevli mahkeme aradaki poliçeye dayanması sebebiyle Tüketici Mahkemesi’dir. Ancak her uyuşmazlık konusu ve taraflara göre görevli mahkeme değerlendirmesi yapılmalıdır.
Sigorta şirketinin rücu davası açabilmesi için;
- Mağdurun zararını poliçe kapsamında karşılamış olması, (uygun bir tazminat ödenmiş olması)
- Yukarıda sayılan rücu hakkı doğuran durumlardan birinin veya birkaçının gerçekleşmiş olması,
- Rücu edilen kişinin kazaya sebebiyet veren ve yukarıda sayılan hareketleri gerçekleştiren kişi olması gerekmektedir.
Sigorta Rücu Davası Arabuluculuk
Davacı sıfatı ile rücu hakkını kullanan sigorta şirketi, halefiyet hakkına dayalı olarak açtığı rücu davalarında, halefi olduğu sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki hukuki ilişkinin mahiyeti, arabuluculuğa başvurunun zorunlu olup olmadığı hususunda belirleyici olmaktadır. Bu konuya ilişkin sigorta konusunda uzman bir avukattan destek almak hak kaybı yaşamamak adına önem arz etmektedir.
Sigorta Ettirenin Sigorta Şirketine Rücu Hakkı
Uygulamada sık rastlanmamakla birlikte bazı hâllerde sigorta ettiren, üçüncü kişiye zarar verdikten sonra sigorta kapsamında olan bu zararı kendisi öder. Yani aslında sigortalı, sigortacının karşılamakla yükümlü olduğu zararı kendisi karşılamış olur. Bu durumda sigorta şirketinin, sigorta ettirenin zararına zenginleştiğini söylemek mümkündür.
- kişinin zararını sigorta ettirenin (araç sahibi/işleteni) karşılaması halinde sigorta şirketinin sorumluluğu ortadan kalkmaz. Sigorta ettirenin, zarar görenlere ödediği tazminat tutarını sigorta şirketine rücu davası açarak geri isteme hakkına sahiptir. Yaptığı ödemeyi belgelemesi şarttır.
Sigorta Rücu Davalarında Faiz Türü
Yargıtay kararlarına göre, sigorta şirketinin rücu davasında faiz talebi genellikle sigorta şirketinin zarar görene ödeme yaptığı tarihten itibaren başlatılır.
Taraflar tacir değilse yasal faiz, tacirler arasında ise avans faizi uygulanır.
Sigorta Şirketinin Rücu ve İcra Takibine İtiraz
Sigorta şirketi, trafik kazası gibi bir olay sonucunda zarar görene tazminat ödedikten sonra, zarardan hukuken sorumlu kişi ya da kişilere karşı ödediği miktar için rücu hakkını kullanabilir. Bu hak, genellikle haksız fiil veya ağır kusur gibi durumlara dayanır (örneğin: alkollü araç kullanımı, ehliyetsiz sürüş vb.).
Sigorta şirketi bu alacağını doğrudan icra takibine konu edebilir. Bu durumda borçlu kişi (örneğin ehliyetsiz sigortalı ), ödeme emrine karşı itiraz hakkına sahiptir.
İtiraz gerekçeleri şu şekillerde olabilir:
- Borçlu olmadığını (asıl sorumlunun başkası olduğunu) ileri sürme,
- Tazminatın haksız yere ödendiğini savunma,
- Rücu hakkının doğmadığını ya da yasal süresinin(zamanaşımının) geçtiğini iddia etme,
- Ödemenin kendisi tarafından daha önce yapıldığını belirtme,
- Tutarın hesaplamasının hatalı olduğunu ileri sürme
Takip, ilamsız takip şeklinde ise borçlu 7 gün içerisinde icra dairesine başvurarak itiraz etmelidir. Bu itirazla takip kendiliğinden durur. Bu itirazın kaldırılması için sigorta şirketinin süresi içerisinde mahkemeye başvurması gerekmektedir.
Araç Sahibinin Kusurlu Sürücüye Rücu Hakkı
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu m.85/5 “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.”
Yukarıdaki madde uyarınca; bir aracın işleteni, aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişilere verilen zararlardan kusursuz sorumluluk esasına göre sorumlu tutulabilir.
Ancak bu ödeme sonrasında, araç sahibi zarar doğmasına neden olan asıl kusurlu kişi olan sürücüye, ödediği miktar kadar rücu edebilir.
Araç sahibinin kusurlu sürücüye rücu edebilmesi için:
- Araç sahibinin (veya işleten), üçüncü kişiye zarar nedeniyle ödeme yapmış olması,
- Zarara yol açan sürücünün kusurlu olması,
- Ödemenin kusursuz sorumluluk (işleten sıfatı) nedeniyle yapılmış olması,
- Rücu talebinin ödenen miktarla sınırlı olması,
- Zamanaşımı süresinin dolmamış olması, şartlarının sağlanması gerekmektedir.
Bu durumda araç sahibi, kusurlu sürücüye karşı yaptığı ödemeyi rücu davası yoluyla talep edebilir. Bu dava, alacak davası niteliğinde olup Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır.
Sigorta Rücu Davalarında Zamanaşımı
Zamanaşımı 2918 sayılı K.T.K’nın 109. maddesinde düzenlenmiştir:
Zamanaşımı: Madde 109 –
“Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.
Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.
Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.”
Rücu Hakkına İlişkin Yargıtay Kararları
- 17. Hukuk Dairesi 2019/4255 E. , 2020/3307 K.
ARAÇ SAHİBİNİN KUSURSUZ SORUMLULUĞUNUN İSTİSNASI:
UZUN SÜRELİ DEVİR İŞLEMLERİNDE ARAÇ SAHİBİNİN EKONOMİK YARARININ ORTADAN KALKTIĞI DURUMLARDA, KAZA SIRASINDA FİİLİ HAKİMİYET SAHİBİ KİŞİ İŞLETEN SIFATIYLA SORUMLU TUTULUR. ARAÇ MALİKİ SORUMLU TUTULMAMALIDIR.
“Dava trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı … Turz. Otomotiv San ve Tic. AŞ. vekili, müvekkilinin uzun süreli araç kiralama işi yaptığını, hukuken işleten olmadığını ve husumet yöneltilemeyeceğini, aracın 36 aylık kira sözleşmesi ile kiralandığını, kaza tarihi olan 11.10.2007 tarihinde … Kimya San. ve Tic. A.Ş. tarafından işletilmekte olduğunu iddia etmiş, kira sözleşmesi ile kaza tarihini de kapsayan kira bedellerine karşılık kesilen faturaları dosyaya sunmuş olduğu anlaşılmakla, mahkeme tarafından bu hususta herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.”
- Hukuk Genel Kurulu 2013/1199 E. , 2014/1018 K.
SÜRÜCÜNÜN ALKOLLÜ OLMASI SEBEBİYLE SİGORTACININ RÜCU HAKKININ DOĞABİLMESİ İÇİN KAZANIN MÜNHASIRAN ALKOL SEBEBİYLE MEYDANA GELDİĞİNİN İSPATLANMASI GEREKİR.
“(…Davacı vekili, mülkiyeti davalıya ait araçta yolcu olan ve dava dışı sürücünün alkollü olarak yaptığı tek taraflı kazada ölen Kazım Meşe’nin mirasçısına davacının, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olarak 31.959 TL. destek tazminatı ödediğini, sürücünün alkollü olması nedeni ile davacının rücu hakkı bulunduğunu açıklayıp, 31.959 TL.’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
…taraflar arasındaki Poliçenin Genel Şartlarına göre sigortacının rücu hakkının doğumu için kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle meydana gelmiş olması gerekmektedir; tek başına sürücünün alkollü olması sigortacıya rücu hakkı vermez. Aracı sürenin, alkolün tesiri altında olup, güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olması halinde, meydana gelen kazanın sürücünün alkollü oluşunun bir sonucu olması gerekir.
Başka bir anlatımla sürücü alkollü olsa da, olmasa da kaza meydana gelecektiyse bu durum sigortacının sigortalıya rücu edebilmesi için yeterli bir neden değildir.
Bu kapsamda alkollü araç kullanma sebebiyle oluşan bir rizikoda sigorta tazminatı ödeyen sigortacı kendi sigortalısına rücu ederken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 1281. madde uyarınca böyle bir durumun varlığını ispat ile yükümlüdür.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkol oranının her zaman doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağının kabulü gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.05.2011 gün ve 2011/17-182-294 esas, karar; 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840 esas, karar; 07.04.2004 gün ve 2004/11-257-212 esas, karar; 02.03.2005 gün ve 2005/11-81-118 esas, karar; 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713 esas, karar sayılı ilamları).”