Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Tazminat

Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

Basın yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı durumundaki manevi tazminat davasında, temel kriter hukuka aykırılıktır. Yapılan yayın hukuka, genel ahlak ve örf kurallarına, kişilik haklarına aykırı olduğunda hukuka ayrılık unsuru oluşmaktadır.Bu kapsamda zarar gören kişi tazminat talep edebilmektedir.

Basın yayın organlarının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ihlalleri, geniş kitlelere ulaştığı için mağdurların manevi olarak daha çok zarar görmelerine, yıpranmalarına neden olur.İşbu sebeple kişilerin kişilik haklarının ihlalinden kaynaklı manevi tazminat talep etme hakkı doğmaktadır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 58.maddesi:

Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.

Şeklinde belirtilmiştir. İşbu madde uyarınca kişilik hakkının ihlal edilmesinden dolayı zarar gören kişi, uğramış olduğu manevi zarara karşılık manevi tazminat talep edebilmektedir. Hakim tazminat yerine başka bir giderim yolu seçebileceği gibi, bu giderim biçimini tazminatın üstüne de ekleyebilmektedir.

Dikkatinizi Çekebilir: Güvence Hesabı Nedir?

Kişilik Hakları Nelerdir?

Kişilik hakları, bireyin doğuştan sahip olduğu, devredilemez, dokunulamaz vazgeçilemez, mutlak haklarını ifade eder.

Kişilik hakkı, mutlak bir hak olması nedeniyle ilgili kişi tarafından herkese karşı ileri sürülebilir.

Kişilik hakları, bir bireyin kendini ifade etme özgürlüğünü, seçimlerini, düşüncelerini korur ve bireylerin toplumda eşit bir şekilde var olmalarını sağlar. Bu nedenle, kişilik haklarına saygı göstermek ve bu hakların korunmasını sağlamak, insan hakları ve adalet için vazgeçilmezdir.

TMK m.24 – Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır .

şeklinde belirtmiştir. 

Özel hayata saygı hakkı ile şeref ve itibar hakkı yayın yoluyla ihlal edilebilecek kişilik hakları ihlaline örnektir. Tehdit, hakaret ve  özel hayatın gizliliğinin deşifre edilmesi yoluyla da ihlal gerçekleştirilebilmektedir.

Basın Özgürlüğü Nedir?

Basın özgürlüğü, demokratik toplumun temel taşlarındandır.

Basın bağımsız ve özgür olmalıdır. Bağımsız ve özgür basın bilgiye erişimi kolaylaştırır, çeşitliliği destekler, demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesine katkıda bulunur.

Basın bu özgürlüğü, çeşitli görüşlerin ifade edilebilmesi, kamuoyunu bilgilendirmek, farklı perspektifleri yansıtmak için kullanılmalı her daim etik prensiplere dayanmalı özgürlüklerini kötüye diğer bireylerin haklarına zarar verecek şekilde  kullanmamalıdır.

Basın Yayın Yoluyla Kişilik Hakları İhlal Edilebilir Mi?

 Basın Kanunu m.3: Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.

Şeklinde belirtmiştir.

Bahse konu kanuna göre, Basın yayın yoluyla kişilik hakları ihlali zaruri veya ölçülü olarak değil hukuka uygunluk çerçevesinde ifade özgürlüğü ve kişilik hakları arasında denge gözetilmemiş olması durumunda gerçekleşmiş olur.

Özel yaşamın izinsiz yayınlanması, iftira veya hakaret içeren haberler, yanıltıcı bilgilerle kişinin itibarının zedelenmesi gibi durumlar basın yayın yoluyla kişilik haklarına müdahaleyi oluşturur. Bu gibi durumlarda kişilik hakkını ihlal edenler, çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Kişilik Haklarının İhlalinde Hukuka Uygunluk Nedenleri Nelerdir?

Hukuka uygunluk nedenleri, bir eylemin veya durumun yasal bir çerçeve içinde meşru kabul edilmesini sağlayan gerekçelerdir.

Yayın özgürlüğü basın ve medyaya tanınmış bir ayrıcalık değildir, hukuk sınırları çerçevesinde kullanılmalıdır.

Yayın özgürlüğünün sınırını  kişilik hakları oluşturur.Böylece yayın hakkının kullanılmasından  doğan yarar ile hakkında yayın yapılan kişilerin kişilik  hakları da çatışabilmektedir.

Çatışan haklarda ölçüt kamu yararıdır.

Yayın özgürlüğünün hukuka uygunluk nedeni teşkil edebilmesi için, içerdiği hakları hukuka uygun kullanma zorunluluğu bulunmaktadır. Yani muhatabıyla ilgili olarak yalan, eksik, yanlış bilgiler veren ya da hakaret içeren yayınlar hukuka uygun kabul edilemez.

Haber yayınlarında hukuka uygunluk nedenleri;

haberin gerçeğe (mutlak gerçeklik olarak değil, haberin yapıldığı tarihteki bilgilere göre görünür gerçekliğe ) uygun olması

kamu yararının ve toplumsal ilginin bulunması,

kişinin özel bilgilerini yaymada rızası bulunması

haberin güncel olması ve

haberin sunulmasında özle biçim arasında bütünlüğün bulunması olarak kabul edilir.

Eleştiri ve yorum içeren yayınlar da yayıncının eleştiri ve yorumlarını açıklama ve yayma hakkı bulunduğu için, bu tür yayınlar da hukuka uygunluk nedeni oluşturur. Çünkü eleştiride ve yorumda  bulunmak basının Anayasal görevlerinden birirdir.

Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali

Basın yayın organları yoluyla kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ihlaller, geniş kitlelere ulaştığı için mağdurların manevi olarak daha çok zarar görmelerine ve yıpranmalarına neden olur.

Günümüzde internet üzerinden birçok mecrada yayınlar ve paylaşımlar yapılabilmekte ve bu yayınlar aracılığı ile birçok bireyin kişilik haklarına müdahale edilebilmektedir.

Kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiası olan bireyler tarafından özel hukuk davaları yoluyla, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı TMK) 24. ve 25. maddelerine dayanılarak müdahalenin önlenmesi, durdurulması veya devam eden müdahaleye son verilmesi, müdahalenin hukuka aykırılığının saptanması, mahkemenin alacağı kararın veya cevap ve düzeltme metninin yayımlanması ya da üçüncü kişilere bildirilmesi istenebilir. Ayrıca bu kişilerin maddi veya manevi tazminat davaları açılabilme imkanı da doğar.

AYM’ye göre; gecikmesinde sakınca bulunan ve ciddi bir zararın doğacağı anlaşılan hâllerde ise, tehlike veya zararın önlenmesi için hâkimden gereken tedbirlere karar vermesi istenebilir. Bu kapsamda talep edildiği takdirde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı HMK) 389. ve devamı maddeleri uyarınca gecikmesinde sakınca bulunan ya da gecikmesi durumunda önemli zarar oluşacağı öngörülen hâllerde tehlike veya zararı önlemek için ihtiyati tedbir kararı verilebilir.

Basın yoluyla kişilik haklarına müdahalede bulunulan kişi, açıklamalardan dolayı sebepsiz yere zenginleşen kişi aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açabilir veya yayın nedeniyle elde ettiği kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine ödenmesini isteyebilir.  Kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat miktarı ise hakimin hakkaniyete uygun olarak tazminata hükmetmesi ile sonuçlanmaktadır.

 Basın yayın yolu ile kişilik haklarının ihlali suç duyurusu  için kişilik hakkına yönelik  Türk ceza kanunlarına göre de suç tanımlaması içinde olan bir saldırı bulunmalı, kişi bahse konu ihlale ilişkin suç duyurusunda bulunmalıdır.

Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali Durumunda Tazminat

Kişilik haklarının, basın yayın yoluyla ihlali durumunda tazminat davası açabilmek için bazı şartlar vardır. Bunlar;

Haksız Fiil: Tazminat davası açabilmek için, kişilik hakları ihlaliyle birlikte haksız fiilin varlığı da aranır. Haksız fiil, bir eylemin hukuka aykırı ve başkalarına zarar verici nitelikte olması anlamına gelmektedir.

Zarar: Kişilik hakları ihlal edilen bireyin, duygusal, itibar veya maddi anlamda bir zarara uğramış olması gerekmektedir. Bu zarar, mahkeme tarafından objektif bir şekilde değerlendirilebilir olmalıdır.

İlliyet Bağı: Zararın, kişilik hakları ihlaliyle doğrudan ve nedensel bir ilişkisi olmalıdır. Yani, kişilik hakları ihlali nedeniyle ortaya çıkan zararın açık bir şekilde belirlenebilir ve ispat edilebilir olması gerekmektedir.

Kusur: Kişilik hakları ihlali genellikle kasıtlı veya ihmal sonucu meydana gelir. Bu durumda, failin kusurlu davranışı tespit edilmelidir. Kusur, ihlalin bilinçli bir şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğini veya ihmal edilip edilmediğini belirlemek adına önemlidir.

Basın yayın yoluyla kişilik haklarının ihlali davası Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmalıdır.

Yetkili mahkeme ise HMK m.16’ da belirtilmiştir. Buna göre; “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” 

Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali manevi tazminat davası zamanaşımı fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, herhalde eylemin gerçekleşme tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Ancak ceza hukukuna göre daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüşse bu süre uygulanır.

 

Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Tazminat Yargı Kararları

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/10403 E.  ,  2018/7169 K  Sayılı İlamı;
Davaya konu 22/08/2014 tarihli www…. .com.tr adlı internet sitesinde “O isim …” başlıklı yayında; davacının, dava dışı … eski Genel Başkanı … ile ilgili birtakım bilgileri basına verdiği, …’de … değişikliğinde rol oynadığı ve bu yolla belediye başkanlığına aday olduğu yönünde söz ve ifadelerin kullanıldığı, davacıya isnat edilen hususlara ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil ya da emare bulunmadığı ve iddiaların maddi olgulara dayanmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu yayında kullanılan söz ve ifadeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında korunması gereken kişisel değer yargısı niteliğinde olmayıp, davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetindedir.
Şu durumda; kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış ve hükmün bu nedenle de bozulmasını gerektirmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2012/12746 E.  ,  2013/11291 K. Sayılı İlamı;

Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. İfade özgürlüğü demoktatik bir toplumun asli temellerinden birini oluşturur. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın, kanaat özgürlüğünü, haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu sorumluluk “başkalarının şöhret ve haklarının korunması” için sınırlanabilir. Basının doğru ve güvenilir bilgi vermek için iyiniyetli hareket etmeye ve özen göstermeye yönelik ödev ve sorumlulukları da vardır.
Dosya kapsamından davalı şirketin sahibi olduğu … televizyonununda yayınlanan … isimli programda, dava dışı bir şahısla ilgili değişik tarihlerde yayınlar yapıldığı, sürekli … isimli bir şahıstan söz edildiği, kaçtığı veya kaçırıldığı belli olmayan bu şahsın birlikte gittiği … ile aynı fabrikada çalışan …’in aynı şahıslar olup olmadığı konusunda sürekli olarak yorumlar yapılarak alt yazılar geçtiği anlaşılmaktadır. Canlı yayına katılanlar tarafından davacının ismi verilerek, sürekli ismi zikredilen …’in davacı … olduğu söylenmiş, davacının tüm bu olaylarla yani kaçma veya kaçırılma olaylarıyla ilgili olduğu izlenimi ya da intibaı oluşturulmuştur. Gerçekliği kanıtlanmamış iddiaların yayınlanması yolu ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu anlaşıldığından Mahkemece uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın tümden reddi doğru bulunmamış kararın bozulması gerekmiştir.